Eylül

Sizce eylül ne demektir?

Eylül çalışmanın ürünüdür, hasattır, emektir, bağ bozumudur. Kısacası ne ektiysen onu biçmektir. Anaları hatırlamaktır. Okullu olmaktır. Bu yıl bayramdır. Çalışmadıysan kaybetmektir. Hüzündür. Kaderse Hakka kavuşmaktır.

Ramazan Bayramında Beydili Köyüne gittim. İhtiyar anamın ocağında sıcak sevgisini doya doya yaşamak istedim. Boşuna dememişler “ANA gibi yar, VATAN gibi diyar olmaz” diye. Annelerimizi, sadece bayramlarda değil her gün hatırlamak dileğiyle; genç, yaşlı tüm annelere sonsuz sevgi ve saygılarımla, şefkat dolu mutlu yarınlar diliyorum. Yaşlı Analarınızı, babalarınızı lütfen kendi kaderlerine terk etmeyin. Hastane köşelerinde süründürmeyin. Yollarınıza kul köle etmeyin. veee etmeyelim değil mi? Öyleyse bütün evlatlar! Atalarınıza koşun. İnanın hayat o zaman size gülecek ve gelecek nesillerimizin yüzü de gülecektir.

Ramazan Bayramı namazını köy camiinde kıldık. Namazdan sonra sarmaş dolaş bayramlaşma sırasında bulduk kendimizi. Kıvrım kıvrım sıra uzayarak orta çeşmenin önünden köy odasına doğru uzayıp gitti. Bir anda yıllar öncesine gidip sanki çocukluğumu yaşıyorum. Şen şakrak günlere geri dönüyorum. Çok mutluyum. Bu mutluluklar tarif edilemez. Ancak yaşanır.

Derken yılman çeşmesine inerek kana kana buz gibi su içiyoruz. Tekke, dedelik ve mezarlıklara giderek dualar eşliğinde mübareklere ve ahrete intikal edenlerimize rahmet diliyoruz. Buralardan arpalıklara indik. Hasadı kaldıran köylülerden geç kalanlar samanlarını taşıyorlar. Biraz daha derinliklere inerek Beydili çayı boyunca sıralanmış bağ ve bahçeleri seyrede seyrede vadi boyunca yürüyoruz. Çay yatağını takip eden sayısız bağ ve bahçelerin şekli değişmiş. Belli ki yağmurların etkisiyle büyük seller oluşmuş.

Su yatağı boyunca irili ufaklı birçok sarkaçlar ve şelaleler oluştuğunu görüyoruz. Buralar insanı dinlendiriyor. Stres ve sıkıntılardan sıyrılıp gidiyorsunuz. Kaynak suların bol olduğu Beydili Çayı 1970’li yıllarda beş adet su değirmeni barındırırdı. Bu değirmenler çevre köylerinin un yapımını da karşılardı. Bugün hemen hemen hepsinin yerlerinde yeller esiyor. En bariz kalıntıları Nalbantların değirmeninde görüyoruz. Toprağı bol olsun rahmetli Osman dede çok renkli bir kişiliğe sahipti. Değirmenci Osman dedeye bir gün çevre köylülerden biri atına buğday çuvallarını sarmış un yapmaya getirir. Osman dedeye gelen kolay kolay kurtulabilir mi?  Bu arada şakaların, ulaşmaların haddi hesabı yoktur. Yabancı köylüye Osman dede,

“Otur oturduğun yerde yoksa cinlerimi çağırırım” der. Yabancı köylü de dalga geçer havasında karşılık verir.

“Hah haaa güleyim bari cinlerini topla da biraz muhabbet edelim” der.

Osman dede değirmenin içerisinde ellerini kaldırır ve cinlerini çağırmaya başlar. Besmeleyi yarım tekrarlayarak bis, bis, bis, bismillah diyerek devam eder. Bu arada kapı dışarıdan zorlanmaya başlanır. Sanki büyük kalabalık çeşitli sesler çıkararak dışarıya gelmiş ve kapıyı açmaya çalışıyordu. Yabancı köylü o kadar korkuyor ki her an bayılabilirdi.

Osman dede bu kadar şaka yeter düşüncesiyle kapıyı açar. Kapı açılır açılmaz içeriye birkaç kedi girer. Meğer Osman dede besmele şeklinde kedileri çağırmayı alıştırmış, ağzından çıkan her “bis” kelimeleri kedileri hareketlendirir ve kapıyı açmaya çalışan kediler müthiş sesler çıkartırlar. Yabancı köylü de cinlerin etrafı sardı korkusuyla soğuk soğuk terler dökmektedir. Gerçeği öğrenince rahatlayan köylü uzun zaman yerinden kalkamaz.

Son değirmen kalıntılarının resimlerini çekerek bağbozumunun yapıldığı dalkıranların bağının da bulunduğu yamaçlara çıkıyoruz. Aman Allah’ım bu bayırlarda bırakın çalışmayı insan doğru düzgün yolunda yürüyemiyor. Bu yamaçların dikliğini ben diyeyim 60°,siz deyin 70°. Bu yamaçları tırnaklarıyla işlemişler ve gözünün alabildiğince alanda asma yetiştirmişler. Horozkarası, çavuş, atasarısı, sultaniye, kadın parmağı, müşküle, salkım güzeli gibi birçok türlerini de görebiliyoruz.

Akşamın alacakaranlığı çökerken “yolcu yolunda gerek “diyerek Ankara istikametine doğru ilerlemeye başladık. Nallıhan’ın rengârenk boyanmış dağ ve tepelerini geçerken şu mısralar yol boyu içimden akıp geçti.

Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı!  

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.                                                   

Mahmut TAŞDELEN

Haber hakkında yorumlarınız ve görüşleriniz nedir ?

  1. İlk yorumu sen yapmak istemez misin?